Omar Little, Baltimore sokaklarında yalnız çalışan, uyuşturucu satıcılarından çalan, ama sivillere asla zarar vermeyen, hırsızların hırsızı olarak tanınır.
Dizi: The Wire
İlk Görünüş: Sezon 1, Bölüm 3 — “The Buys” (2002)
Son Görünüş: Sezon 5, Bölüm 8 — “Clarifications” (2008)
Karakteri Canlandıran Oyuncu: Michael K. Williams
Yaratıcısı: David Simon
Omar’ı tanımlayan en ikonik anlar: Shotgun’ı omzunda, Baltimore sokaklarında tüfekle yürüyerek para ve uyuşturucu toplaması — ve hiç kimsenin, ama hiç kimsenin ona karşı çıkamaması.
Bazı karakterler hikâyenin içine doğar; bazıları hikâyenin sınırlarını zorlar.
Bu açıdan baktığınızda Omar Little, sadece bir televizyon karakteri değil. Kurgunun olanaklarını genişleten, suç ve ahlak kavramlarını yeniden tanımlayan bir figür… The Wire gibi bir devrimsel dizide bile, Omar kendine ait bir eksen yaratır: Korkulan bir haydut, ama kendi etik kodlarına sıkı sıkıya bağlı bir hırsızların hırsızı.
Baltimore’un acımasız sokaklarında yetişmiş, yoksulluğun, şiddetin ve sistemik ırkçılığın içine doğmuş bir figür. Ancak onu benzersiz kılan, bu koşulların onu sadece “suçlu” değil, aynı zamanda “ahlaki bir aktör” hâline getirmiş olması. Omar uyuşturucu satıcılarından çalar — ama sıradan insanlara asla zarar vermez. Kurallarını devlet değil, içgüdüleri ve vicdanı belirler.
Bu anlamda, The Wire’ın merkezindeki ana temayı somutlaştırır: Sistemin adaletsizliğine ve umursamazlığına karşı bireysel bir adalet yaratma çabası.
Omar’ın hayatı bir dizi “evet” ve “hayır”dan ibarettir.
Asla sıradan insanlara zarar vermez.
Asla yalan söylemez.
Yemin ettiğinde sözünde durur.
Bu ilkelere bağlılığı, onu bir trajedi figürü hâline getirir. Çünkü içinde yaşadığı dünya, ilkelere değil güce ve korkuya tapar. Hem rakipleri için hem de polis için bir anomali oluşturur: bir suçlu ama dürüst, bir haydut ama ilkeli. Onun yalnızlığı, işte bu etik sapmadan doğar. Çünkü kodlarla yaşamak, neredeyse her zaman yalnız kalmak anlamına gelir.
Baltimore’un Modern Robin Hood’u
Omar, toplum gözünde bir efsane hâline gelir. Baltimore sokaklarında çocuklar onun ismini korkuyla fısıldar:
“Omar geliyor!” Onun gelişiyle birlikte esrar, para ve korku el değiştirir. Ama bu korku, onun kişisel adalet anlayışına duyulan bir saygıyla da karışıktır.
Omar’ın kimliğinin bir diğer kritik boyutu da cinselliğidir. Açık bir şekilde eşcinsel bir karakterdir. Ve bu özellik, onu 2000’ler başında Amerikan televizyonunda radikal bir figür yapmıştır. David Simon’ın kurguladığı Omar, kimliğini gizlemez, utanç duymaz ve ne sokakta ne de aşk hayatında bir rol yapmak zorunda hissetmez. Bu da onu, yalnızca bir suç hikâyesinin değil, aynı zamanda temsil mücadelesinin de bir parçası yapar.
Omar, dizinin ilerleyen sezonlarında beklenmedik bir şekilde ve neredeyse önemsiz bir şekilde öldürülür.
Bir çocuk tarafından sırtından vurularak…
David Simon izleyiciye şunu hatırlatır:
Bu dünya kahramanları ödüllendirmez.
İlkeleri olanlar, çoğu zaman hiçliğe düşer. Ve gerçek hayatın sokaklarında, mitler de sıradan kurbanlar kadar kolay silinir. Hayat bir kurgu olsaydı, Omar sonsuza kadar yaşardı. Ama Baltimore gerçekti.
Omar Little, kurgu karakterler arasında özel bir yere sahiptir:
Barack Obama’nın bile favori televizyon karakterlerinden biri olduğunu söylemesi,
Amerikan dizilerinde “anti-kahraman” kavramını yeniden tanımlaması,
TV’deki maskülenlik algısını sarsması…
Bunların hepsi Omar’ın mirasının parçaları.
Omar yaşadı. Omar kayboldu. Omar sonsuza dek hatırlanacak.
İyi Yazılmış Karakterler, Gerçekten Var Olurlar