Succession: Idaho’nun Emekli Müstahdemleri

Görüntünün Akışı

4 sezon ve 39 bölüm… Televizyon tarihinin en iyi dizilerinden Succession, her izleyicisinin kafasında farklı bir tat, farklı sorular bırakarak, yoruma ve hayal gücüne açık bir finalle sona erdi. İttifaklar yapıldı, ittifaklar bozuldu. Kazananlar, kaybedenler şekillendi; sonra kaybedenler kazanan oldu. Shiv ve Tom’un evliği devam mı ediyor? “Şirketin CEO’luğundan aşka yaşama amacım yok” diyen Kendall hayatta mı? GoJo yönetiminde Greg’in maaşı gerçekten kuşa döndü mü? Ve daha da önemlisi, kim bu Fikret?

Hepimizde farklı cevaplar mevcut. Dizi birkaç yıl daha sündürülüp sönümlenmeye bırakılsa daha mı iyi olurdu, tartışılır. Efsane olmayı seçti ve başardı.

Succession pek çok özelliğinin yanı sıra “Water-Cooler TV” geleneğinin yaşadığını ispatlayan bir dizi oldu. “Herkesin aynı anda izlemesi ve ertesi gün işyerinde, okulda su sebilinin başında bu izledikleri şeyden bahsetmesi” şeklinde açıklayabileceğimiz bu konsept, son yıllarda streaming platformlarıyla yaygınlaşan “binge-watching” yönteminin zıttı. Her bölümü sabırla beklemeyi gerektiriyor. Succession da Amerika’da Pazartesi günlerinin, dünyanın dört bir yanında da yayınladığı günün ertesi, hatta yayınlandığı anın birkaç dakika sonrasından itibaren, günün konusuydu.

Gayet tatmin edici bir final bölümüyle izleyiciye veda ederken, en güçlü karakterini son sezonunun hemen başlarında devre dışı bıraktığı, kreşendo için son bölümü beklemediği cesur denemesiyle de takdirimizi topladı. Önceki üç sezonun final bölümündeki geleneği sürdürerek John Berryman’ın “Dream Song 29” şiirinden bir alıntıyla “With Open Eyes” adı verilen bölümü, dizinin yaratıcılarının hedeflediği gibi “gözlerimizi kırpmadan” izledik.

Tagged