Sokak sanatı, günümüz sanat dünyasında yalnızca estetik bir müdahale değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık yaratma aracı olarak da değerlendiriliyor. Bu bağlamda Belçikalı sanatçı Jaune, şehirlerin göz ardı edilen figürlerine –temizlik işçilerine, çöpçülere, altyapı çalışanlarına– ironik bir görünürlük kazandırarak hem sanatın sınırlarını hem de toplumun görsel algısını sorguluyor. Brüksel çıkışlı sanatçı, şablon tekniğini kullanarak geliştirdiği minyatür karakterleriyle yalnızca duvarlara değil, kamusal hafızaya da müdahale ediyor.
Jaune’un bu yaratıcı müdahalesi, kişisel bir deneyimle başlıyor. Öğrenciyken yazın çöpçülük yapan sanatçı, bu deneyimini şu sözlerle ifade ediyor: “Teletubbie gibi giyinmiş olsam da tamamen görünmez hissediyordum. Kimse gerçekten dikkat etmiyordu. Bu insanların ne kadar önemli olduğunu fark ettim: Eğer onlar çalışmayı bırakırsa herkes zor durumda kalır.”
İşte bu görünmezliğin izini süren Jaune, 2011 yılından itibaren temizlik işçilerini absürt, ironik ve eğlenceli sahnelerin baş aktörleri haline getirerek onları adeta kent mitolojisinin kahramanlarına dönüştürmeye başladı.
Jaune’un “işçiler” olarak adlandırdığı bu küçük karakterler, aslında yalnızca temizlik görevlilerini değil; inşaat işçilerinden altyapı teknisyenlerine kadar kent yaşamının sürdürülebilirliğini sağlayan tüm görünmeyen emekçileri simgeliyor: “Dünyayı inşa eden ve sürdüren tüm insanlar… Dünyayı elleriyle inşa eden birine, o şirketin sahibinden daha fazla saygı duyarım.”
Sanatında mizahi bir dil kullanan Jaune, karakterlerini asla çalışırken betimlemiyor. Aksine, onlar süpürgelerle uçuyor, halatlarla kayıyor, kung-fu yapıyor ya da içki yudumluyorlar. Bu, bir nevi otoritenin, düzenin ve işlevselliğin karikatürize edilmesi: “Sanatımın insanları gülümsetmesini çok seviyorum. Dünyada bu kadar şey olurken, insanları güldürmek devrimci bir hareket. Bu bir direniş biçimi.”
Sokak sanatı genellikle kentli bireyin gündelik hayatla kurduğu ilişkiye eleştirel bir pencere açar. Jaune’un eserlerinde ise bu pencere, eğlenceyle açılıyor; izleyiciyi gülümseterek fark ettiriyor. Minyatür figürleri bulmak için detaylı bakmak gerekiyor, bu da kent mekânına dair farkındalığı artırıyor. “İnsanlar artık temizlik işçilerine selam verdiklerini söylüyor. Bazılarıysa şehri yeniden keşfetmeye başladı; çünkü minik gizli karakterler dikkatli bakmayı öğretiyor,” diyerek eserlerinin yarattığı etkiyi ifade ediyor.
Seyahat ettiği her şehirde oranın yerel işçi giysilerine göre renk seçimi yapan sanatçı, karakterlerini bireysel olarak fotoğraflıyor, yeniden çiziyor ve lazerle keserek her biri teknik bir süreçten geçiriyor. “Ailemi, arkadaşlarımı ve bazen kendimi işçi gibi giydiririm. Fotoğraflarını çekerim, yeniden çizerim ve lazerle keserim. Sürecim böyle. Her bir figür birini temsil ediyor; her duvar ise bir anıya ev sahipliği yapıyor. İnsanların zaman kaybetmesini seviyorum. Gerçekten izleyip, içindeki küçük hikâyeleri fark etmelisiniz,”
Sanatçının sık kullandığı bir ifade, onun sanatsal yaklaşımının özünü özetler nitelikte:
“Dünya onu inşa edenlere aittir.”
Sanatçıyı Instagram’dan takip etmek için: Link