İklim Krizi, Dilleri ve Kültürleri Yok Ediyor

Gündemin Akışı Manşet

İklim krizi, kırımı, felaketleri… İsmini ne koyduğunuzun artık pek bir önemi yok. Durumun ciddiyet düzeyinin artık iklim değişimi terimiyle anlatılamayacağı, gezegenimizi yeni felaketlerin beklediği çok açık.

Her ne kadar doğaya, bitki örtüsüne ve hayvanlara verdiği zararla karşılaştırılamaz olsa bile, yeryüzünün ve insan yaşamının farklı renkleri de iklim krizi nedeniyle tehlike altında… Yaşadığımız dünyanın farklı renklerinden biri olan kültürler ve diller de yok olacak, soyları tükenecek.

Kültürlerin yok oluşuyla ilgili genel olarak iki etkiden bahsedebiliriz. İlki kutup buzullarının erimesiyle deniz altında kalacak ülkeler ve kültürler… Yükselen deniz seviyeleri, Tuvalu, Kiribati, Marshall Adaları ve diğer alçak Pasifik atollerinin nüfusu için şimdiden varoluşsal bir tehdit oluşturuyor. Risk altında olan sadece evler, mahsuller ve topluluklar değil, bu adalara özgü diller Tuvalu, Kiribati ve Marshall da yok olma tehdidiyle karşı karşıya… Bu sayı sular yükseldikçe, belirli bölgelerde çölleşme hızlandıkça artacak. Pasifik farklı diller ve kültürler için çok uygun alanlar oluşturan dev bir coğrafya… İstikrarlı sıcaklıkları, öngörülebilir yağışları ve bol tarım fırsatlarıyla Ekvator çevresi ise özellikle bereketli…
Pasifik’in bitmek bilmeyen büyüklüğü içinde insanlar, bazen bir vadide, bazen bereketli bir deltada ya da bir adacıkta birbirlerinden ayrı gelişerek binlerce farklı topluluğun ve onlarla birlikte binlerce farklı dilin ortaya çıkmasına neden oldu. Bugün dünya dillerinin çok daha fazlası tropik bölgelerde konuşuluyor.

Uzmanlar biyolojik çeşitlilikle, dil ve kültür çeşitliliği arasında da paralellik kuruyor. Biyokültürel çeşitlilik üzerine yapılan araştırmalar, türlerin ve dillerin evrimi arasında çarpıcı paralellikler ortaya koydu. Yeni canlı türlerinin kök saldığı ve çiçek açtığı yerde, bir dil de hızla büyüyor. Bugün konuşulan yaklaşık 7.000 dilin %70’i, Dünya’nın karasal alanının yalnızca %25’inde, yani tam olarak en yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip alanlarda yoğunlaştı. Bu ortak kader biyolojik çeşitliliği ve kültürleri hem doğumda hem de ölümde birbirine bağlıyor.

İkinci büyük etki ise iklim kriziyle artan kentlere göç… İnsanlar evlerini, doğayla iç içe yaşadıkları bölgelerini ve kültürlerini terk ederek, tek tip yaşamlara, üretim biçimlerine ve doğadan uzağa göç ediyorlar. Göçlerin artan etkisi birçok kültürün yok olmasına, birçok dilin unutulmasına yol açıyor. Küresel sıcaklıklar yükselmeye başlamadan önce bir dil kaybı krizi zaten başlamıştı. Dünya dillerinin yarısından fazlasının tehlikede olduğu düşünülüyor ve en kötümser tahminler bu rakamı %90 olarak gösteriyor. Bu korkunç istatistiğe katkıda bulunan pek çok etken de var – ulusal dillerin dayatılması; dilsel azınlıklara yönelik hükümetlerin zulmü; küreselleşme çağında uluslararası dillerin yükselişi ve insanların anadillerinde eğitim için medya ve kaynak eksikliği.

İklim konusunda artık çok geç kaldığımız önlemler alınmadıkça, hayatımızdaki her renk birer birer yok olacak.

Tagged