Yıllarca durmadan değişen yapımcı, yönetmen ve oyuncu haberleriyle gündeme gelen Ghost in the Shell’in yeniden çevrimi en sonunda hayata geçti. Fragman soru işaretlerimizi gidermedi.
Can Rende: Ghost in the Shell’i izleyeli epey oldu, olay akışını net hatırlamıyorum ama epey başarılı bulmuştum animeyi. Zaten çoktan klasikler arasında yerini almıştı. Her açıdan başarılı olan bu animeyi Hollywood kanlı canlı oyuncularla yeniden çektirdi. Fragmana bakıp heyecanlanmak istiyorum ama bunu engelleyen şeyler var. İlk neden, Rupert Sanders. Ghost in the Shell, Sanders’ın 2. filmi. İlk filmi epey dandik olan Snow White and the Huntsman. Aslında bu projenin sadece bir film çekmiş bir yönetmene değil de usta bir yönetmene teslim edilmesi gerekiyordu. Yönetmen koltuğunda sadece bir film çekmiş birisinin oturması endişelendiriyor. 2. nedense senarist Jamie Moss. Kendisi Street Kings’i yazmış. Bir de şu sıralar çekilen Hunter Killer’la gösterim tarihini bekleyen Spectral’ı yazmış. Senaristin endişelendirmesinin nedeni sadece 3 film yazmış olması. Bunlardan sadece birini izlemiş olmamız. Kısacası stüdyo bu filmi pek de tecrübeli olmayan kişilere teslim etmiş. Bu yüzden heyecanlanamıyorum. Yüksek ihtimalle anime kadar etkileyici olmayacaktır. Ortaya dandik bir bilimkurgu-aksiyon filmi çıkarsa şaşırmam, tam tersi olursa şaşırırım. Bekleyelim görelim…
Ümit Açık: The Matrix’e esin kaynağı olan işlerden biri olarak Ghost in the Shell yıllarca konuşuldu. Yapılan filmin ona göre çok daha fazla ana akıma hitap etmeye çalıştığı belli. Konu itibariyle belli bir kesimin ilgisi zaten uzun zamandır sürüyor. Fragmanda gözüken Takeshi Kitano ve Juliette Binoche gibi isimler de bir kesimin ilgisini çekecektir. Fragmanın ilk dakikalarında Scarlett Johanson’u o halde görüp ilgisi tavan yapan kişileri de azımsamayalım. Ama bana epey ortalama bir film ortaya çıkacak gibi geldi.
Yıldıray Kibar: Mamoru Oshii’nin Ghost in the Sheel’i yeraltından fısıltı halinde haberdar olunup köşe bucaklarda satılan kopyalarından ulaşabildiğimiz bir filmdi zamanında. Kendi adıma izlerken zorlanmış(kötü altyazının da etkisiyle) ama aynı zamanda fazlasıyla etkileyici bulmuştum. Matrix’e ilham verdiği anlaşılınca bir miktar daha fazla kişiye ulaşma şansı yakaladı. Ghost in the shell üzerinden ortamlarda prim yapma hadisesi 2000’lerin ortalarında sona erdi zannımca. Yeniden çevrimlere dair bir önyargım olmamakla beraber aslını geçebilen bir örneği olmadı benim için. İstisna Battlestar Galactica ama o da bir dizi. Hızlı bir şekilde değişen ve dönüşen izleyici için orijinal Ghost in the Shell izleğini takip ederek yeniden çekmek başarısız olabilir. Metafor ve zihnini zorlayacak işlerden hazetmeyen yeni bir izleyici modeli var. Yanlış hatılamıyorsam GITS böyle bir içeriği kuvvetle sahip. Öyleyse daha fazla aksiyon, daha fazla çizgisel şiddet ve daha az içerik ile karşılaşmamız büyük olasılık. Basit olanı derinlemesine anlatabilmek günümüz sinemasında özellikle marifet isteyen bir hal aldı. Film bunu yapabilirse tatmin edici olacaktır. Fragman iyi görünüyor. İçeriği ve görseli yansıtabileceğine dair işaretler var. Fakat bu başarabileceği anlamına gelmiyor. Her türlü izleyeceğim bir film.
Haktan Kaan İçel: Nedense ben fragman sonrasında güzel mizansenlere sahip görsel olarak büyüleyici ama içerik olarak salt aksiyon filmi mantelitesinin içinde kaybolacak bir film gördüm. Uluslararası oyuncu kadrosu da filmin kitleleri çekmek için uyguladığı hile olarak düşünüyorum. Ne de olsa Hollywood bunu çok yapıp, ABD’nin etnik açıdan çeşitliliğine vurgu yapmaya çalışıyor. Kitano’yu da görmeyi özlemişiz.
Ebru Çavdarlı: Enjoy the Silence’ın duyduğum en kötü coverına sahip olduğu için fragman benim için baştan çöpe gitti. Dayanıp izledim onda da ortaya gerçek bir film çıkmayacağını gördüm. Merak edenlere saygılar…
Yekta Kurtcebe: Ghost in the Shell’in animasyon olmayan bu uyarlaması görsel olarak doyurucu olacağa benziyor fakat aynı şeyi dramaturji ve sinematografi konusunda başarabileceği konusunda endişelerim var. Yönetmen koltuğunda kalitesinden emin olamadığımız Rupert Sanders oturuyor. Oyuncu kadrosunda Binoche, Kitano ve Pitt güzel. Scarlett en doğru seçim olmuş ama o soundtrack Ebru’nun da dediği gibi insanın içini kıyıyor. Halbuki orijinal versiyonun inanılmaz bir introsu vardır. Yıllar boyunca az dinlemedik. Kenji Kawai büyük bir bestekar.