Ademciler: Tanrıya Soyunarak Ulaşanlar

Manşet Tarihin Akışı

Tarih boyunca insanlar farklı yollarla kutsallığa ulaşmaya çalıştı. Kimileri dağa çıktı, kimileri oruç tuttu, kimileri de… üstünü çıkardı. Adamites, Türkçesiyle Ademciler, Tanrı’ya çıplak gidilir felsefesini benimseyen, antik çağdan Orta Avrupa’ya kadar soyuna soyuna ilerleyen, bolca eleştirilmiş bir yandan da hayranlık uyandıran bir topluluk…

2.yüzyılda Kuzey Afrika’da ortaya çıkan bu erken dönem Hristiyan tarikatı, “Adem ve Havva çıplaktı, biz neden olmayalım?” diyerek tüm kıyafetleri bir kenara attı. Onlara göre Cennet’te insanlar ne evleniyordu ne de tekstil ürünlerine para harcıyordu. Dolayısıyla Ademciler, evliliği günah olarak görüp, ibadetlerini çıplaklıkla taçlandırdı. Şimdilerde bu tip etkinlikler “radikal doğaya dönüş atölyesi” diye Instagram’da pazarlanıyor ama o zamanlar kilise buna pek gülmüyordu.

Tanrı ile Doğrudan Bağlantı

Kendilerine göre yeniden masumlaşmış olan bu topluluk, ne günah tanıyordu ne de erdem. Onlara göre eylemlerin iyisi kötüsü olmazdı çünkü zaten günah kavramı elma ağacında kalmıştı. Dönemin muhafazakâr din adamları ise bu açıklamaları duyunca muhtemelen şöyle dedi: “Ya tamam bir yere kadar haklısınız ama çıplaklık biraz fazla değil mi?.”

Bu sıra dışı hareket sadece Afrika’da kalmadı. Orta Çağ Avrupa’sında da birkaç “çıplak cesur yürek” ortaya çıktı. 13. yüzyılda Hollanda’da, 14. yüzyılda Almanya ve Bohemya’da benzer çıplak buluşmalar kaydedildi. Bu kişilere genelde “Neo-Adamites” deniyordu.

15. yüzyılın başında, Avrupa’nın göbeğinde ortaya çıkan Taborit hareketi, dönemin en köklü dini ve siyasi güçlerine — özellikle Kutsal Roma İmparatorluğu ve Katolik Kilisesi’ne — karşı çıkan radikal bir Hristiyan devrimiydi. Bu hareket, Hussit isyanının en uç noktasıydı ve halkın dini eşitlik, kutsal yazılara dayalı bir inanç sistemi ve feodal baskılardan kurtuluş arzusu üzerinden şekillenmişti.

Taboritler, esas olarak radikal ama organize bir yapıya sahipti: Savaş disiplinine sahiptiler, dini ritüellerde belirli kuralları izliyorlardı ve monogamiye sıkı sıkıya bağlıydılar. Ancak bu hareketin içinden zamanla daha da radikal bir kol doğdu — ve kısa süre içinde hem görünüşleri hem de inançlarıyla ortalığı karıştırdılar: Bohemya Adamitleri.

Taboritlerin daha mistik ve eşitlikçi çizgisinden kopan Adamitler, literal bir cennet hayatı yaşamaya karar verdiler. İnançlarının temelinde şu fikir yatıyordu: Adem ve Havva, Cennet’te çıplaktı, evli değildi ve özel mülkiyet bilmezdi. O hâlde gerçek kurtuluş, bu masumiyeti yeniden canlandırmaktan geçmeliydi.

Bu anlayış doğrultusunda:

Çıplaklık, Tanrı’yla aralarındaki saflığın bir simgesiydi. Sokaklarda, köylerde ve dini törenlerde çıplak dolaşıyorlardı.

Evlenmek, Tanrı’nın planına aykırıydı. Evliliği günahın kurumsallaşmış hâli olarak görüyorlardı. Onlara göre tek eşlilik değil, özgür aşk hakikiydi.

Çalışmak, dünyasal sistemlere boyun eğmekti. Diğer Taboritlerin onlara en büyük eleştirisi buydu: “Hiçbir iş yapmadan sadece Tanrı’nın lütfuyla yaşamak istiyorlar.”

Tarihçi Norman Cohn, bu topluluğu ilkel komünal çıplak anarşistler olarak yorumlar. Cohn’a göre, Adamitler sabah akşam ateş etrafında çıplak dans ediyor, fiziksel acıya ve soğuğa dirençli olduklarını iddia ederek Adem ve Havva’nın masumiyet halini bedenen canlandırmaya çalışıyorlardı. “Üşüyorduk ama içimiz ısınıyordu” mantığı olarak özetleyebiliriz.

Bohemya Adamitleri, Nežárka Nehri üzerindeki bir adaya yerleşip komünal bir hayat kurdular. Ortak yaşam alanları, ortak mülkiyet, ritüel danslar, özgür cinsellik… Bir anlamda 1400’lerin spiritüel vegan çıplaklar kampı. Ne var ki, bu ütopya dışarıdan bakan ciddi akımlara ve liderlere o kadar da masum görünmüyordu.

Özellikle taborit lider Jan Zizka, bu grubu hem dini yozlaşma hem de sosyal tehdit olarak gördü. Taboritlerle ortak yanları olsa da — örneğin Katolik hiyerarşisine karşı olmak — Adamitler, transübstansiyasyonu (ekmek-şarap dönüşümü) ve rahipliği reddederek tamamen ayrı bir inanç sistemi inşa ediyorlardı. Bu sapkınlık, günümüzün liberal solcuları olarak görebileceğimiz Taboritlerin gözünde bile affedilemezdi.

1421 yılında Zizka’nın askerleri adaya bir çıkarma yaptı ve Adamitlerin neredeyse tamamını öldürdü. Canını kurtaranları ise toplumsal aşağılanmayla dolu bir hayat bekliyordu.

Adamitler Sinemada

Bu absürt ama gerçek hikâye, 1958’de çekilen Çek yönetmen Otakar Vávra’nın ünlü Hussite Üçlemesinin üçüncü filmi olan “Against All” (Proti všem) filminde dramatize edildi.  Filmde, Adamitlerin dinsel coşkusu ve Taboritlerle yaşadıkları çatışma dönemin çalkantılı ortamıyla birlikte görsel olarak sunulur. (Çıplaklığı verememişler haliyle)

Ademciler, aynı anda hem ilk hippiler, hem ilk naturistler, hem de ilk organize beraber eve çıkıyoruzcular olmayı başardılar. Çoğu kaynak onları ya masumiyet peşinde kaybolmuş idealistler ya da toplum kurallarına paspas muamelesi yapan anarşistler olarak tanımlar. Ortak nokta: kıyafet yok, sınır yok, bolca özgürlük (ve muhtemelen donma riski).

Tarih, bize insanın bazen kutsala ulaşmak için nelerden vazgeçebileceğini gösteriyor. Ademciler, işi biraz fazla ilerletmiş olabilir. Ama en azından onların hikâyesi, sıkıcı onbinlerce dini törenin arasında tarihin en çıplak gerçeği olarak hatırlanacak kadar ilginç.

Modayı takip etmeyen ilk insanlar olarak tarihe geçmeleri ise kesin.

Tagged

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *