Yeni Zelanda’nın tehlikeli sularında seyahat edenler için herkesin tanıdığı bir yunusun görüntüsü umut ve güvenliğin simgesiydi. Pelorus Jack, 1888’den 1912’deki son görünüşüne kadar, Yeni Zelanda’nın French Pass (Fransız Kanalı) olarak adlandırılan tehlikeli suları güvenli bir şekilde geçmesi için gemilere rehberlik etti.
Yeni Zelanda kıyıları için nadir görülen bir tür (Risso yunusu/Grampus griseus) olan yunus karakteristik beyaz rengi, gri çizgileri ve yuvarlak beyaz başıyla kolayca tanınabiliyordu. Genellikle gemilerin sıkça kullandığı tehlikeli kanallara yakın Admiralty Körfezi’nde yaşadığı düşünülüyor.
İsminin kökeni Pelorus, yön ve yıldızların konumlarını gösteren özel bir pusula. Anlatılanlara göre 1888’de ilk kez Brindle adlı şilebi karşıladı. İki akılsız denizcinin yunusu öldürme niyeti, kaptanın karısı tarafından engellendi. Pelorus Jack, herkesin şaşkın bakışları arasında onları kanaldan çıkarınca, efsane de başlamış oldu. Pelorus, hayatı boyunca binlerce gemiye eşlik etti. Kaptanlar, onun bölgesine geldiğinde duruyor ve kendilerine eşlik etmesini bekliyorlardı. Rehberlik ettiği gemilerin kaza yaptığı hiç görülmedi.
Yunusun kahramanlıkları sadece denizci hikayeleriyle sınırlı değildi. Gazeteler ve kitaplar onu ölümsüzleştirdi. Ancak ünü tehlikeler de getirdi. 1904’te SS Penguin gemisinden akıl hastası bir denizcinin ateşi altında kaldı. Zarar görmeden kurtulan Jack, gemiye bir daha hiç yardım etmedi ve gemi 1909’da aynı bölgede kayalıklara çarparak battı. Saldırı Jack’i yasal olarak koruma altına alınmasına yol açtı, muhtemelen yasa ile korunan ilk deniz canlısı olması anlamına geliyordu.
Perolus Jack’in, son kez görülmesi Nisan 1912’deydi. Neden kaybolduğu ile ilgili birçok senaryo var. Yaşının çok ilerlemiş olması en büyük olasılık. Bugün Pelorus Jack’in efsanesi devam ediyor. 1989’dan bu yana, görüntüsü Cook Boğazı üzerinden feribot hizmeti veren Interislander şirketinin gemilerinin bacalarını süslüyor. Ayrıca, onun adını taşıyan bir İskoç dansı da var.