İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Vodafone Red sponsorluğunda düzenlenen 37. İstanbul Film Festivali için geri sayım başladı. Festival 6-17 Nisan tarihleri arasında, usta yönetmenlerin yeni filmlerinden genç ustalara, yaratıcılığın sınırlarını zorlayan filmlerden klasik başyapıtlara zengin bir program sunmaya hazırlanıyor.
37. İstanbul Film Festivali’nin bu yılki yeni bölümlerinden “Çiçek İstemez / No More Flowers”, kahramanı güçlü kadınlar olan filmleri bir araya getiriyor. Bölüm kapsamında, gerçek hayatta da sinemada da baskılara boyun eğmeyen, kendi yolunu çizen, kendi ayakları üzerinde duran kadınların hikâyelerini anlatan, İran’dan Belçika’ya, Arjantin’den Gürcistan’a 10 film yer alıyor.
ÇİÇEK İSTEMEZ / NO MORE FLOWERS
Korkunç Anne / Scary Mother / Ana Urushadze (Gürcistan-Estonya)
İlk gösterimini Altın Leopar için yarıştığı Locarno Film Festivali’nde yapan ve Gürcistan’ın Oscar adayı olan Scary Mother, her şeyi karşısına alıp tutkusunun peşinden gitmeye karar veren elli yaşındaki ev kadını Manana’yı izliyor. Ömrünü ailesine adamış olan Manana, yıllardır bir roman yazmak istemiş ancak bu niyetini baskılamıştır. Sonunda yazı yazmayı seçtiğinde her şeyi feda etmeye hazırdır—hem ruhsal hem de fiziksel anlamda…
“Kısıtlamalar hakkında bir film bu; öğrendiğimiz bazı ahlaki kodlar ve baskıya yol açan kalıplar hakkında” diyen Gürcü yönetmen Ana Urushadze’nin bu ilk uzun metrajlı kurmaca filmi absürd mizahi tonları, yaratıcılık mekanizmalarına bakışı ve özgürleşen kadın figürünü ele alışıyla birçok uluslararası festivalde ödüllendirildi.
2017 Saraybosna Sarajevo En İyi Film, Cineuropa Ödülü
2017 Locarno Genç Jüri Ödülü, İlk Film Ödülü
2017 Asya-Pasifik Sinema Ödülleri Asia Pacific Screen Awards En İyi Kadın Oyuncu
2017 Gijon En İyi Görüntü
Nigar / Negar / Rambod Javan (İran)
İran’ın en tanınmış televizyon ve sinema oyuncularından Rambod Javan’ın kamera arkasına geçtiği dördüncü uzun metrajlı filmi Negar, ilk gösterimini ödül kazandığı Fajr Film Festivali’nde yaptı. Başkahraman Nigar rolünde Negar Javaharian’in öne çıktığı film, izleyiciyi son anına dek merak ve heyecan içinde bırakan bir polisiye dram. Babası beklenmedik bir şekilde intihar eden Nigar, borçları yüzünden evleri dahil tüm malvarlığını kaybeder. Gece gördüğü bir rüyanın ardından, sabah elinde yüklü bir çek bulur. Nigar, çekin babasının ölümüyle bağlantısını çözmeye çalışırken rüyalarla gerçek iyice birbirine karışmaya başlar.
2017 Fajr En İyi Müzik
Bir Numara / Numéro Une / Number One / Tonie Marshall (Fransa)
Tonie Marshall, dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan yeni filminde Fransa’nın en büyük şirketlerinden birinin başına getirilen ilk kadın olma savaşını veren 40’lı yaşlarındaki kıdemli müdür Emmanuelle’in mücadelesini anlatıyor. Hırslı, cesur ve hazırcevap Emmanuelle zirveye giden yolda hem işyerindeki erkekler kulübünün dişli sırtlanlarıyla hem de evdeki söylenmelere doymayan kocasıyla uğraşmak zorundadır. Bu çalışkan ve azimli kadının yoluna her türlü taşı koymaya niyetli olan, canavarlaşmaktan çekinmeyen erkeklerin gücü Emmanuelle’i durdurmaya acaba yetecek mi? Girift olay örgüsüyle heyecanla izlenen bu hareketli şirket dramı, cinsiyet eşitliğine vurgu yapan konusu ve başroldeki Emmanuelle Davos’un dört dörtlük oyunculuğuyla hedefi tam on ikiden vuruyor.
Gizemli Dil / The Sounding / Catherine Eaton (ABD)
Maine kıyısındaki ücra bir adada yaşayan Liv, yıllar süren sessizliğinin ardından Shakespeare-vari sözcüklerden kurulmuş bir dille konuşmaya başlar. Adaya getirilen nörolog Liv’i tedavi amacıyla hastaneye yatırır. İyileşmek yerine hastanede şiddete meyilli bir isyancıya dönüşen Liv, hayatı boyunca kapalı kapılar ardında kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Başrolünü de üstlendiği uzun metrajında güncel siyasal iklime de göndermeler taşıyan bir “ötekilik” hikâyesi anlatan Catherine Eaton, tavizsiz yönetmenliğiyle ve kontrollü oyunculuğuyla dikkat çekiyor. Senaryosunu Eaton ile İrlandalı oyun yazarı Bryan Delaney’nin birlikte yazdığı The Sounding, ilgi çekici bir keşif.
2017 Brooklyn İzleyicinin Seçimi, En İyi Tarz
2017 Palm Beach En İyi Film
2017 Arizona Büyük Ödül
2017 Maine İzleyicinin Seçimi
Erkeklere Bakmak / L’amour des hommes / Of Skin and Men / Mehdi Ben Attia (Fransa-Tunus)
Tunus’un batıya açık muhafazakâr toplumsal yapısını derinden sarsan bir kadın Emel–fotoğrafçı olarak geleceği parlakken birden eşinin ölümüyle sarsılır. Yaşam, dul bir kadın olarak onu hiç aklına bile gelmeyen yerlere sürükler. Sanatçı olarak ise, cüreti ve cesareti herkesi çileden çıkartacaktır çünkü Emel, erkeklerin erotik fotoğraflarını çekmeye başlamıştır. Erkeklik, bağlılık ve müstehcenlik kavramlarıyla iyiden iyiye dalga geçen Of Skin and Men, estetiği hiç elden bırakmayan, kadın bakış açısını benimseyen sıcak bir film. Balıklı Bulgur filmiyle yıldızı parlayan, Tunus asıllı Fransız oyuncu Hafsia Herzi’nin, can verdiği Emel karakterinde tek kelimeyle parladığını söylemek gerek.
Madeline Madeline’i İzliyor / Madeline’s Madeline / Josephine Decker (ABD)
“Hissettiklerin senin hislerin değil, başkasının. Sen kedi değilsin, kedinin içindesin.”
Akıl hastalığıyla ergenlik fırtınalarını, rol ile gerçek hayatı nasıl ayırırız, yaratıcılığın sınırlarını nerede çizeriz? Ruhunu ve aklını kavrayan hastalığıyla yaşamını sürdüren ergen kız, annesinin sevgisiyle boğulan, tiyatro sahnesinde ise bambaşka bir kişiliğe bürünen Madeline Madeline’ken gerçekten Madeline midir? Dünya prömiyerini Sundance’te gerçekleştiren, anne rolünde yönetmenliğiyle tanıdığımız Miranda July’ın, Madeline rolünde ise Helena Howard’ın olağanüstü bir performans sergilediği Madeline’s Madeline, Josephine Decker’ın üçüncü uzun metrajlı filmi.
Ava / Léa Mysius (Fransa)
Güneş şemsiyeleriyle bezeli bir sahilde çocuklar oynuyor. Suyun sesi, gökyüzünün maviliği ve güneşin sıcaklığı hâkim. Bütün bu kalabalığın ortasında uyuyan bir çocuk Ava. Henüz 13 yaşında. Ruhu uyanıyor ancak gözleri, bir hastalık nedeniyle kapanmak üzere. Genç kızlığına adım adım yaklaşırken, yolunda bekleyen sorunlarla baş edebilmek için kendince yöntemler arıyor. Prömiyerini yaptığı Cannes Eleştirmenler Haftası bölümünden ödülle dönen Ava, genç bir kızın büyüme hikâyesini girift bir anlatı üzerinden kuruyor ve dört başı mamur bir sinema duygusu yaratıyor. Yönettiği ilk uzun metrajlı filminde Léa Mysius, oldukça kompleks, görsel olarak çok maharetli bir karakter portresi çiziyor.
2017 Cannes SACD Ödülü, Köpek Palmiyesi
2017 Montreal New Cinema En İyi Film
2018 Palm Springs Yeni Sesler Jüri Özel Ödülü–Yönetmenlik
2017 Stokholm Stockholm En İyi Görüntü
Hâkim Hanım / So Help Me God / Yves Hinant – Jean Libon (Belçika-Fransa)
Brükselli Yargıç Anne Gruwez, sürprizlerle dolu, son derece açık sözlü bir kadın; zanlılara ve vakalara sıra dışı yaklaşımıyla hem şaşırtıyor hem de sempatikliği ve tavizsiz duruşuyla kendine bir hayran kitlesi ediniyor. Gruwez’i davadan davaya bakarken gözlemleyen, bir yandan da Belçika yargı sisteminin trajikomik bir portresini çizen bu ilginç belgeselin yönetmenleri, Belçika ve Fransa’da 20 yıl aralıksız yayınlanan kült belgesel programı Strip-Tease’in yaratıcıları Yves Hinant ve Jean Libon. Güçlü kara mizahıyla kurmacaya göz kırpan, sansürsüz diliyle politik olarak yanlış Hâkim Hanım, dünya prömiyerini San Sebastian Film Festivali’nde gerçekleştirdi.
Alanis / Anahí Berneri (Arjantin)
Buenos Aires’te seks işçiliği yaparak geçinmeye çalışan bir kadının hikâyesini anlatıyor Alanis. Yetersiz ve taraflı yasalar nedeniyle evinden atılınca sokağın kendi yasalarına uyum göstermek zorunda kalan Alanis, bir yandan da ırkçılık ve önyargılara karşı onurunu koruyup çocuğuna bakmaya çalışıyor, ancak gitgide batağa saplanıyor. Arjantinli yönetmen Anahí Berneri ne ahlaki ne de toplumsal herhangi bir yargı filtresinden geçirmeden, ülkesindeki toplumsal çöküşün duygulardan tamamen arınmış, net ve olağanüstü gerçekçi bir portresini çiziyor. Alanis’i son derece gerçekçi canlandıran Sofía Gala Castiglione’nin film boyunca gerçek oğluyla etkileşimi müthiş bir performansla sonuçlanıyor.
2017 Havana En İyi Film Best Film
2017 San Sebastian En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu
Bikini Moon / Milcho Manchevski (ABD)
1994’te çektiği Before the Rain / Yağmurdan Önce ile etkisini yıllar sonra bile koruyan bir başyapıta imza atan Milcho Manchevski, yeni filminde belgeselin kurmacalığına, kurmacanın belgeselliğine, yani bu iki farklı tür arasındaki gri alana yönelik sorular yöneltiyor izleyiciye. Bikini Moon’da bir belgesel ekibi, zihinsel problemleri olan bir veterineri, işlenmeye değer bir maden olarak görüp filmlerinin konusu haline getirmeye çabalıyorlar. Böylece farklı yaklaşımlar ve türler iç içe geçiyor, Manchevski, çağa ve çağın gerçeklik algısına dair bir tartışma açıyor. Bikini Moon, doğrunun göreliliğine ve ifşa etmenin şehvetine dair modern bir masal.