Sundance Film Festivali’nde gösterilecek filmleri tanıtmaya ve yayınlanan kareleri paylaşmaya devam ediyoruz. Bu tanıtıcı dosyanın ilk bölümüne ulaşmak için tıklayınız.
Camp X-Ray: Peter Sattler’ın yazıp yönettiği “Camp X-Ray” (yönetmenin ilk filmi olduğunu belirtelim), Irak İşgali sırasında tutuklanan Müslümanlara yapılan işkencelerle gündemi sarsan Guantanamo adlı cezaevini anlatıyor. Sattler filmin merkezine genç, deneyimsiz bir gardiyanı yerleştirmiş. Gardiyana Kristen Stewart hayat verdi. Ona İran yapımı “A Separation” ile ünlenen Payman Maadi, John Carroll Lynch, J.J. Storia gibi isimler eşlik ettiler.
Cold in July: Dexter’la ünlenen yetenekli aktör Michael C. Hall katillere hayat vermekten bıkmıyor anlaşılan. Zira çekimleri tamamlanmak üzere olan “Cold in July”de de aktörü bir katil rolünde izleyeceğiz. Hall’ın hayat verdiği adamın evine bir hırsız soygun amacıyla girer, elemanımız bu adamı öldürür. Hırsızın babası ise intikam almak ister, olaylar gelişir. Filmin 1980 yılında geçtiğini belirteyim. Filmi “We Are What We Are” filmiyle dikkatleri çeken Jim Mickle yönetti.
God’s Pocket: Bol yıldızlı filmlerden: Philip Seymour Hoffman, Eddie Marsan, Christina Hendricks, Richard Jenkins, John Turturro. Bu sağlam kadroyu biraraya getiren kişiyse ilk kez bir film yöneten aktör John Slattery (Mad Men’in Roger’ı). Film üvey oğlunu yanlışlıkla/kaza sonucu öldüren bir adamın bunu kanıtlama ve bu acıyla baş etme çabalarını anlatıyor. Peter Dexter’ın romanından uyarlandı film.
Fishing Without Nets: Somalili balıkçılar/korsanlar bu sene karşımıza Paul Greengrass imzalı “Captain Phillips” filminde çıktılar. Somalili balıkçıların/korsanların sorunlarına odaklanmak yerine Amerikan ordusunun propagandasını yapmayı tercih eden bu abartılmış yapımdan sonra korsanların hayatı “Fishing Without Nets”de de anlatılacak. Tanınmayan oyuncuların rol aldığı filmi Cutter Hodierne yönetti.
Happy Christmas: 2013’te “Drinking Bodies” ile Sundance’e uğrayan Joe Swanberg’in yazıp yönettiği “Happy Christmas”, genç bir kadının sevgilisinden ayrıldıktan sonra evli ve çocuklu ağabeyinin evine taşınması ve hayatını düzene sokmaya çalışması anlatılıyor. Filmin başrollerinde Anna Kendrick, Melanie Lynskey, Mark Webber, yönetmen Swanberg ve “Girls”le ünlenen Lena Dunham’ı izleyeceğiz.
Infinitely Polar Bear: Bağımsız filmlerde de, gişe filmlerinde de rol alan yetenekli aktör Mark Ruffalo “Thanks for Sharing”teki seks bağımlısı adam rolünden sonra karşımıza tekrar sorunlu bir karakterde çıkmaya hazırlanıyor. Ruffalo bu kez manik depresif birisine hayat verdi. Manik depresif hastalığından muzdarip bir babanın hayatını, eşini ve iki çocuğunu kazanmaya çalışmasını izleyeceğiz bu filmde. Ruffalo’ya Zoe Saldana eşlik etti. Filmi Maya Forbes yönetti.
Jamie Marks Is Dead: “The Ruins”le sinemaya geçen Carter Smith’in yazıp yönettiği “Jamie Marks Is Dead” bir hayaleti merkeze koyan bir komedi. Bu hayalet arkadaşlarını ve evini ziyaret edecek, arkadaşlık ve aşkla ilgili hiç yaşamadığı şeyler yaşayacak. Filmde Liv Tyler, Noah Silver ve Judy Greer rol aldı.
Kumiko, the Treasure Hunter: Bu senenin gişe filmlerinden Pacific Rim’de karşımıza çıkan Rinko Kikuchi’nin başrolünü, David Zellner’ın yönetmenliğini üstlendiği bir film. Bu film, yalnız bir kadının memleketi Tokyo’dan Amerika’nın Minnesota eyaletine para kazanmak amacıyla taşınması ve para kazanma çabaları anlatılıyor.
Life After Beth: Bir adamın sevgilisi beklenmedik bir şekilde vefat eder. Adam depresyona girer. Ama bir süre sonra sevgilisi gizemli bir şekilde hayata döner. Adam, sevgilisinin zombi olduğunu fark eder, olaylar gelişir. “I Heart Huckabess” filminin senaristi Jeff Baena’nın ilk yönetmenlik denemesi olan bu filmde Aubrey Plaza, John C. Reilly ve Dane DeHaan rol aldılar.
Song One: Les Miserables’da şarkı söyleyebildiğini de kanıtlayan Anne Hathaway çekimleri bu senen tamamlanan drama türündeki “Song One”da da şarkı söylemiş. Kate Barker-Froyland ilk filminde tanıştığı bir müzisyene aşık olan bir kadına odaklanıyor.
Wish I Was Here: “Garden State” filmiyle kameranın arkasına geçen aktör Zach Braff uzun bir aradan sonra tekrar yönetmenlik koltuğuna oturdu. İlk filmindeki gibi senaristliği ve başrolü de kendisine paslayan aktör bu filminin parasını Amerikalı hayranlarından topladı. Tıpkı “Veronica Mars” gibi “Wish I Was Here” için de Kickstarter sitesinde hayranlardan para istenmiş, hayranlar da gönüllerinden koptuğunu yapımcılara bağışlamışlardı. Filmde Braff’a Jim Parsons, Josh Gad, Ashley Greene ve Kate Hudson eşlik ettiler. Film, evli ve çocuklu, başarısız bir aktörün iki çocuğuna evinde eğitim vermesiyle gelişen olayları anlatıyor.
Whiplash: The Spectacular Now’dan sonra filmin başrolünü üstlenen Miles Teller da yeni filmiyle Sundance’te olacak. “Whiplash”, Teller’ın canlandırdığı genç bir davulcunun hayatını anlatıyor. Teller’a J.K. Simmons eşlik etti. Filmi Damien Chazelle yazıp yönetti.
Hellion: Breaking Bad dizisiyle ünlenen Aaron Paul’un başrolünü üstlendiği bir drama “Hellion”. Daha önce sadece bir filmi yöneten, kısa filmi “Black Metal” ile Sundance’ten jüri ödülünü kazanan Kat Candler yönetmiş filmi. Metal müzik hastası bir adamın küçük kardeşi çocuk koruma hizmetlerince kendisinden alınır. Adam kardeşini evine getirebilmek için çabalamaya başlar.
Low Down: Jeff Preiss’ın yönettiği “Low Down”, gerçekte yaşayan Amy Albany’nin ergenliğine, depresyondaki babasıyla sorunlu ilişkisine ve babasının piyanistliğine odaklanıyor. Film 1960’lar ve 70’lerde geçiyor. Senenin büyüme hikayelerinden birisi. Filmde Elle Fanning, Lena Headey, Peter Dinklage, Glenn Close, John Hawkes başrolleri üstlendiler.
The Skeleton Twins: Birbirlerine yabancılaşmış iki kardeşin esrarengiz bir ölümle biraraya gelip sorunlarını çözmeye çalışmalarını konu alan “The Skeleton Twins”ın başrollerini Kristen Wiig, Ty Burell, Bill Hader, Luke Wilson ve Boyd Hollbrook üstlendiler. Filmi Craig Johnson yönetti.
Ida: Bir yaz tatilinde lezbiyenliğini keşfeden bir kadının başka bir kadınla ilişkisine odaklanan “My Summer of Love”dan sonra iki sene önce “The Woman in the Fifth” ile karşımıza çıkan 1977 doğumlu Pawel Pawlikowski geçtiğimiz haftalarda Marakeş Film Festivali’nde yeni filmi “Ida”nın ikinci gösterimini gerçekleştirmişti. Festivalden ödülsüz dönen yönetmen iyi eleştirilerle yetinmek zorunda kaldı. Film 1960’ların Polonya’sında geçiyor; Katolik’e, kapitalizme ve Yahudi Soykırımı’na Wanda adlı bir kadın üzerinden odaklanıyor.
Viktoria: Bulgaristan yapımı “Viktoria” izleyicileri 1970’lerin sonlarındaki komünist Bulgaristan’a götürecek ve bir anneyle kızının ilişkisini anlatacak. “Viktoria”, Bulgar yönetmen Maya Vitkova’nın ilk uzun metrajlı filmi. Daha önce kısa filmlerle kendisini geliştiren Vitkova yarım saatlik kısa filmi “Mothers and Daughters”da da anne-kız ilişkilerine odaklanmıştı.