Melies art arda çektiği filmlerle birçok ilke imza atmayı sürdürdü. Günümüze kadar ulaşamayan Gugusse et l’Automate (Palyaço ve Automaton) ile sinema tarihinde ilk kez bir robot sinema perdesinde görüldü. Film bu özelliğiyle ilk bilim-kurgu sayılıyor. Faust and Marguerite ile tarihin ilk edebiyat uyarlamasını gerçekleştirdi. Bu arada stop-motion denemelerine başladı. La Caverne Maudite’le ilk kez hayalet imgelerine yer verdi. Geliştirdiği özel teknikle imgeleri soluk göstermeyi başardı. Les Rayons X ile X-Işınları ve röntgen üzerine bir parodi yaptı.
Daha sonra filmlerinde çok yer vereceği ay imgesini ve uzay temasını ilk kez kullandığı Lune a un metre Melies’in dehasına olağanüstü bir örnek oluşturur. Tahtadaki dünya ve aydan oluşturduğu stop motion’dan, ayın olağanüstü imgesi, art arda sıraladığı inanılmaz efektler, sinemanın büyüsünün ilk habercisidir.
Uyarlamalarla geçen 1898 yılında zaman zaman yine sihirbazlık numaralarının öne çıktığı özel efektli filmlerinden çekmeyi ihmal etmiyordu. Illusions Fantasmagoriques ve Un Homme de Tete onu dünyaca ünlü bir sanatçı haline getirdi. Yavaş yavaş açılan sinemalarda Melies’in bu iki filmini görenler hayretlerini gizleyemiyorlardı.
1899’da George Melies hiç de beklemediği bir şekilde sinema tarihine geçti. Yanlışlıklar sonucu casuslukla suçlanan Alfred Dreyfus’un hikayesinin anlatıldığı L’Affaire Dreyfus tarihte sinema yüzünden çıkan ilk politik anlaşmazlıkları ortaya döktü. Alfred Dreyfus’un musevi olması ve o dönemde bu hassas konuya dokunulmuş olması sokaklarda kavgalara neden oldu. Film fransız hükümeti tarafından yasaklandı ve 1950’ye kadar ortaya çıkmadı.
35 kişinin oynadığı 75 dakikalık Cinderella ise tarihin ilk büyük prodüksiyonu oldu.
YENİ YÜZYIL: L’homme orchestre yani tek kişilik orkestra Melies’in yeni yüzyıla girişle birlikte daha inanılmaz işlere atacağını, dehasının sınır tanımadığını gösteren bir yapım oldu.
1901’in başında şanssız bir kaza sonucunda tiyatrosu alevler içinde kaldı. Bir yandan devam eden oyunlarına 9 ay ara vermek zorunda kalan Melies, tamamen sinemaya odaklandı. İlginç hikayeli filmler art arda beyazperdeye kavuştu.
1901 yine büyük bir prodüksiyona sahne oldu. Melies, Charles Perault klasiği Mavi Sakal’ı filme çekti.
1902 Melies sinemasının zirve yaptığı yıl oldu. Melies, L’Homme a la Tete de Coaoutchouc’ta (Lastik Kafalı Adam) dollyshot tekniğini kullanarak kafayı büyüttü.
Le Mélomane ile işin içine müziği de kattı. Film, Melies’in dehasının zirve noktalarından biriydi.
Ve 1902 olağanüstü bir yapımla kapandı. Melies, cebinden 10 bin frank harcayarak, dekorları teker teker kendisi inşa ederek, senaryoyu yazarak, oyuncuları seçerek Le Voyage Dans La Lune’yi hazırladı. Aya saplanan top mermisi imgesi bugünde sinema tarihinin en bilinen görüntülerinden birini oluşturur. Her karesi ile kült film haline gelen Aya Yolculuk, buna rağmen Melies’in en sevdiği filmi değildir. Film, sinema tarihi açısından bambaşka bir ilki de oluşturur. Bazı dağıtımcılar Melies’in filmini izin almadan ve para vermeden çoğaltırlar. Böylece Le Voyage Dans La Lune korsanı yapılan ilk film olarak tarihe geçer.
Dosya: George Melies: Bir Devin Yıkılışı’nda devam ediyor.