Farklılaşamayan Bir Dizi: Jo

haber

Fransız yapımı polisiye bir dizi “Jo”. Yayın hayatına bu sene başladı ve ilk üç bölümü yayınlandı. Dizinin başrolünü usta aktör Jean Reno üstleniyor. Bütün kanallarda en az iki adet ciddi, bir adet komik polisiye dizinin yayınlandığı bir zamanda yayınlanmaya başlanan “Jo”dan açıkçası farklılaşmasını, klişelerle dolup taşmamasını ve zekice bir olay örgüsüne sahip olmasını bekliyordum. Ne yazık ki hiçbir beklentiyi karşılamadığı gibi son zamanların “sorunlu polis” klişesini kullanıp duruyor.1

Diziye adını veren (bu da başka bir klişe) Jo Fransız bir polis. Fakat sorunlu bir polis. Kızı on bir yaşındayken ailesini terk etmiş, daha sonra eşinden boşanmış. Yaşamaya pek istekli görünmeyen bu adamın mesleği hayatı olmuş, çektiği çilelerden sonra uyuşturucuya, alkole ve kumara bulaşmış, şiddet uygulayacak kadar ileri gidebilen birisine dönüşmüş Jo. Fakat artık yeter! Jo bu bağımlılıklarından kurtulmak ve kendisi gibi uyuşturucu bağımlısı kızıyla ilişkisini düzeltmek niyetinde. Tabi bağımlılıklarından ve kumar arkadaşlarından kurtulmak o kadar da basit değil.

Yukarıdaki paragrafı okuyunca eminim herkesin aklına başka karakterler gelecektir. Kimileri Jo için “Bizim Behzat’ın aynısı” diye düşünecek, kimileri Luther ile benzetecek. Malumunuz, bir karakter çok sevildi mi hemen furyaya dönüşüyor ve onun aynısını başka dizilerde görüyoruz. Sherlock Holmes’den etkilenip kotarılan Gregory House karakteri bunların başlangıcı olabilir mi? Pek emin değilim. Emin olduğum House’ın yarattığı etkiden sonra House’a bir hayli benzeyen Luther’ın yaratıldığı, Jo’nun da bu karakterlere bir hayli benzer olduğu. Behzat da, Luther da, House da ve son olarak Jo da sorunlu kişiler olarak göze çarpıyorlar. Hepsinin aileleriyle, arkadaşlarıyla sorunları var. Behzat her bölümde masum-suçlu, arkadaş-yabancı fark etmeksizin herkesi tokatlarken Luther şiddeti insanlara değil de nesnelere yöneltir. House ise sinirini kendisinden çıkarır, kendisine eziyet eder. Bu karakterlerin arkadaşları arasında pek de fenomen oldukları söylenemez, zaman zaman iyice nefret ettirirler kendilerinden. Ama hepsi de çok zekidir. Bir suçlu gibi düşünebilir, kimsenin görmeyeceği şeyleri görebilir, ayrıntıları keşfedebilirler. Behzat zeki değil gerçi.2

Esas kahramanımız, daha doğrusu anti-kahramanımız Jo’ya dönelim. İşinde iyi olduğu altı çok çizilmeden izleyiciye anlatılıyor. Zekasının altının çok çizilmemesi yerinde olmuş. Fakat ne yazık ki karakteri farklılaştırmamaları diziyi yukarıdaki diziler kadar etkili kılmıyor. Anlatılan polisiye olayların da daha önce CSI’larda, Cold Case’lerde vs izlediğimiz hikayelerden farklı olmaması ve anlatılış şekilleri, çözüme sorunsuzca gidilmesi diziyi daha da zedeleyip sıradan bir Amerikan polisiye dizisinden farklı olmamasına neden oluyor, her bölümde biraz daha sıradanlaştırııyor diziyi. Gelelim İngilizce’ye. “Jo” bir Fransız dizisi. Fransa’da çekilip yayınlanıyor. Ama nedense dizide suçlu-masum, polis-vatandaş, herkes İngilizce konuşuyor. Haliyle bu da izleyende bir yabancılaşmaya neden oluyor. Mekan Paris’in en güzel yerleri, elemanlar Amerikalı veya İngiliz, konuşulan dil İngilizce. Bir Fransız polisiyesine göre içinde fazlasıyla Amerikalı barındırıyor. Bu İngilizce tercihinin ne denli saçma olduğunu anlamak için Türkiye’de Türk polislerinin aralarında ve halkla İngilizce konuştuklarını düşünün.

Sonuç olarak ne yazık ki “Jo” karakterleriyle, karakterlerin birbirleriyle ilişkileriyle ve polisiye vakalarıyla farklılaşamamanın bedeli olarak her bölüm daha da sıradanlaşıyor. Jean Reno sayesinde kendisini izlettirdiği, sıkmadığı bir gerçek. İlerleyen bölümlerde tüm bu sorunlara çareler bulunup dizi daha da ilgi çekici hale getirilmeli.

Tagged