Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde karşımıza çıkan Dodi’nin Gazinosu, Galata’nın tarihten günümüze de yansıyan yapısını özetleyen bir mekandı.
Liman bölgesi olmanın verdiği avantajla Galata, yalnızca İstanbul’un değil, belki de dünyanın en renkli ve en kozmopolit bölgelerinden biri olarak öne çıktı. Sabah erken saatlerde bankerlerin hesap defterleri açılır, öğleden sonra tersane işçileri kahvelerde dinlenir, akşamüstü sanatçılar meyhane köşelerinde hayaller kurar, gece yarısından sonra ise Galata sokakları bir fuhuş ve kumar merkezi hâline gelirdi.
Galata aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk modern bankalarının kurulduğu yerdi. Bir yanda tüccarlar limana yanaşan mallarını satmanın telaşındayken, diğer yanda Avrupalı bankerler, Galata bankerleriyle el sıkışıp imparatorluğun mali kaderini belirlerdi. Hemen yanı başında, Yahudi bankerlerin kurduğu şirketler, Ermeni kuyumcuların açtığı dükkânlar ve Rum bakkalların tezgâhları bu finansal trafiğe katılırdı.
Ama Galata’yı benzersiz kılan yalnızca para trafiği değildi. Burada İtalyan Latin kiliseleriyle Ermeni kiliseleri, Yunan Ortodoks kiliseleriyle Osmanlı camileri yanyana yükselir; bazen çan seslerine ezanlar, bazen ilahilerle hamam tellaklarının naraları karışırdı. Fuhuş sektörü Galata sokaklarının ünlü köşelerini tutarken, hemen yanında barlarda Fransız şansonları, Ermeni halk şarkıları ve Rumca kantolar yükselirdi. Sanat Galata’nın bir başka yüzüydü: Limanda yeni açılan tiyatrolar, Avrupalı akrobatların gösterileri, gezgin İtalyan operacılar, ressamlar, şairler, aynı caddelerde birbirine karışırdı.
Galata, tüm bu kültürel ve sosyal katmanlarıyla yalnızca Osmanlı İstanbul’unun değil, belki de dünya tarihinde benzeri olmayan bir insanlık mozaiği sunuyordu. Limanı, bankerleri, fahişeleri, sanatçıları, dinî yapıları ve tüccarlarıyla Galata, adeta dünyayı tek bir sokakta toplamış, insanlığın bütün hikâyelerini tek bir semtte buluşturmuştu.
Galata meyhaneleri de yalnızca içki içilen yerler değil, aynı zamanda toplumsal etkileşim mekânlarıydı. Ticaretin ve denizciliğin merkezi olan limana yakınlığı nedeniyle Galata meyhaneleri gemicilerin, tüccarların, bankerlerin, esnafın ve sanatçıların buluşma noktasıydı. Burada şarap, rakı, meze ve balık kültürü canlıydı. Meyhaneler, sosyalleşmenin ve dedikoduların döndüğü, iş bağlantılarının kurulduğu ve kültürel alışverişin yaşandığı mekânlardı.
19. yüzyılın sonlarına doğru Galata, İstanbul’un eğlence hayatının kalbinin attığı bir bölgeydi. Külekapusu Sokağı’ndaki meyhaneler, gazinolar ve çeşitli eğlence mekânlarıyla ünlüydü. İşte bu dönemde, “Dodi’nin Gazinosu” olarak bilinen mekan, Galata’nın en meşhur ve en skandal dolu meyhanelerinden biri olarak tarihe geçti.
Dodi’nin Gazinosu, 1875 ile 1883 yılları arasında Galata’da, Külekapusu Sokağı’nda (bugünkü adıyla Şahkapusu Sokağı) 161 numarada faaliyet gösterdi. Birinci sınıf gazinolar ayarında döşenmiş ve mutfağı özenle düzenlenmişti. Ancak mekânın müdavimleri arasında namlı ayak takımı, civardaki umumhanelerin sermayeleri, sabıkalılar, Rum gençleri ve türlü suçlara karışmış tipler bulunuyordu.
Galata’daki meyhaneler çeşit çeşit ve katman katmandı:
Birinci Sınıf Meyhaneler: Daha varlıklı kesime hitap eden, kaliteli şaraplar ve özenle hazırlanmış mezeler sunan mekânlar. Burada müzik bazen canlı fasıl heyetleriyle, bazen de mekanik çalgılarla yapılırdı.
Orta Sınıf Meyhaneler: Gemiciler, kalfalar, kayıkçılar, tellaklar gibi daha halk kesiminden insanların müdavimi olduğu yerlerdi. Fiyatlar görece uygundu, mezeler basit ama boldu.
Ayak Takımı Mekânları: Daha çok sabıkalılar, yankesiciler, küçük suçlular ve işsiz gençlerin uğrak yeriydi. Burada eğlence kontrolsüz ve daha kural tanımaz olurdu.
Dodi’nin mekanında, “laterina” adı verilen, dönemin popüler müzik aletlerinden biriyle çalınan Rumca şarkılar ve danslar eşliğinde müşterilerine hizmet veriyordu. Dodi’nin kendi elleriyle terbiye ettiği karanfilli ve tarçınlı şarapları da bu gazinonun en meşhur lezzetlerinden biriydi. Şarabın yanında sunulan mezelerin zenginliği ve tezgâhtarların cilveli tavırları, meyhaneyi adeta efsaneleştirmişti.
Gazino, en parlak döneminde Dodi’nin himayesinde çalışan 17-20 yaş aralığında, Paraşko, İstavri, İspiro, Foti ve Ligor adında beş genç uşağa da ev sahipliği yapıyordu. Dodi bu gençleri kız kıyafetleriyle giydirir, peruklar taktırır ve sahneye çıkarırdı. Onlar da laterina eşliğinde polkalar, kadriller ve valsler oynar, seyircilerin eğlencesini zirveye taşırdı.
Mekan yalnızca sıradan meyhane müdavimleriyle dolu değildi. Kürt sırık hammalları, Rizeli ve Sürmeneli kayıkçılar, Dadaylı hamam tellakları ve Safrombolulu simitçiler gibi çeşitli sosyal sınıflardan insanlar da burada polka ve kadril oynamaya gelirdi. O kalabalığın içinde Rum palikaryalarının Avrupai tavırları, bağcıvanlar, tulumbacılar, yankesiciler ve daha niceleriyle birlikte eğlencenin sınırlarını zorladığı bir curcuna hâkimdi.
1880’lerin başında Dodi’nin Gazinosu’na Arovi adında genç bir Yahudi civanı da katıldı. Ne yazık ki bu yeni katılım felaketle sonuçlandı. Tulumbacı Mollaaşkili İzzet ile Şişeci Enver arasında yaşanan bir hesaplaşmada Enver vurularak öldürüldü ve gazinonun ünü giderek daha fazla şüpheli olaylarla anılmaya başladı.
1885 yılında ise Sultan II. Abdülhamid’in bir iradesiyle gazino kapatıldı. Bu kararın ardında dramatik bir olay yatıyordu: Padişahın teveccühünü kazanmış bir ulema efendinin torunu, gazinonun müdavimlerinden biri olmuş ve eve gece sarhoş dönmeye başlamıştı. Dedesi, torununu bir gece uşak sırtında getirilirken görünce dehşete kapıldı. Sabah saraya koşup durumu Sultan’a bildirdi. Sultan Hamid ise gazinonun kapatılması emrini derhal verdi. Bu olay, Galata’nın o dönemdeki eğlence hayatına büyük bir darbe vurdu.
Dodi’nin Gazinosu kapatıldığında Galata, eski ihtişamlı günlerinden birini daha yitirmiş oldu. Gazinonun kapatılışına ilişkin dönemin şairlerinden Üsküdarlı Âşık Râzi şu beyitleriyle tarihi kayda geçirdi:
“Sille tepeden indi
Yıkıldı Dodi
Yıktılar hanesini
Namı âlemden silindi
Saferin yirmi beşi
Tarih öyle bilindi.
Def oldu gitti hele
Çatal boynuzlu gidi