Divane Hüsrev Paşa: Osmanlı’da Açlık Grevi

Manşet Tarihin Akışı

Divane Hüsrev Paşa hakkındaki saray öncesi kesin olmayan bilgiler Boşnak kökenine işaret ediyor. Hüsrev Paşa’nın, Osmanlı bürokrasisinde önemli roller üstlenmiş Sokullu ailesiyle akraba olduğu yönünde güçlü rivayetler de vardır. Ayrıca, III. Murad devrinde sadrazamlık yapacak olan Lala Mustafa Paşa’nın ağabeyi olduğu da yine dönemin tarihçileri tarafından kaydedilmiş.

Osmanlı tarihinin saray koridorlarında çoğunlukla başarı öyküleri değil, soğuk mermerler ve ihtişam arasında yitirilen sayısız yaşamlar yer alır. Topkapı, aynı zamanda bir insan öğütme makinasıdır. Yitirilen değerlerden önemli biri de 16. yüzyılda birçok önemli görevi üstlenmiş, dört kez beylerbeyi, sonra vezir olmuş ama adı çoğunlukla “Divane” sıfatıyla anıman Hüsrev Paşa. Sadrazamlığa uzanabilecek bir kariyerin, bir Divan toplantısında yaşanan kavga ve ardından gelen sessizlikle nasıl sonlandığı, Osmanlı sarayındaki güç dengeleri ve entrikaların ne denli belirleyici olduğunu gösterir.

Hüsrev Paşa, 16. yüzyılda Osmanlı’nın doğu eyaletlerinden Avrupa seferlerine dek pek çok önemli görevde bulunmuş çekirdekten yetişmiş, eğitimli, dikkatli, liyakatlı bir Osmanlı enveriydi. Enderun’da yetişmiş, çeşitli beylerbeyilikler ve sefer görevleri ile devlete hizmet etmiş, 1541’de vezirliğe kadar yükselmişti. Fakat onun asıl hikâyesi, iktidarın zirvesine en yaklaştığı anda başlayan çöküşünde saklıdır.

1545 yılına gelindiğinde, Sadrazam Hadım Süleyman Paşa’nın yerine geçmesi beklenen en güçlü aday oydu. Ancak Osmanlı sarayında yalnızca liyakat değil, saray içi dengeler ve entrikalar da belirleyiciydi. Özellikle Hürrem Sultan’ın ve kızı Mihrimah Sultan’ın etkisiyle sarayda nüfuzunu artıran Damat Rüstem Paşa, bu süreçte kritik bir rol oynadı. Rüstem Paşa, sadece zekâsı ve yetenekleriyle değil, aynı zamanda entrikacı kimliği ve yolsuzluklara bulaşan yöntemleriyle de nam salmıştı. Kaynakların çoğunda rüşveti bir devlet geleneği hâline getirdiği, görev dağılımlarını çıkar ilişkilerine göre şekillendirdiği anlatılır.

İşte tam da bu dönemde, Kanuni’nin bizzat izlediği bir Divan toplantısında Sadrazam Hadım Süleyman Paşa ile Hüsrev Paşa arasında sert bir tartışma yaşandı. Kimi kaynaklara göre bu tartışma, Rüstem Paşa’nın kışkırtmasıyla fitillenmişti. Hançerlerin çekilmesine varacak kadar büyüyen kavga sonrasında padişah, her iki veziri de görevden aldı. Ve sadrazamlık makamı, üçüncü vezir Rüstem Paşa’nın kucağına düştü.

Karar, Hüsrev Paşa için sadece bir görev kaybı değil, onurunun ayaklar altına alınmasıydı. Adaletli bir yükselişin, iftiralarla gölgelenmesine tahammül edemedi. Saraydan çekildi, konağına kapandı ve protestosunu en sessiz ama en ağır biçimde yaptı: Açlıkla. Yemeyi reddetti, hekimlerin müdahalesini geri çevirdi. 17 gün süren bu sessiz direnişin sonunda hayata gözlerini yumdu.

Hüsrev Paşa’nın açlık grevi ve ölümü, dönemin ahlaki çöküşüne ve rüşvetin kurumsallaşmasına karşı bir tepkiydi. Tarih onu deli divane olarak andı belki ama bu divanelik, saray oyunlarına yenilmediğini gösteren bir direnişti.

Tagged

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *