Ali Özgentürk: Vicdanın Gözü

Görüntünün Akışı

Türk sinemasının özgün ve etkili anlatıcılarından, yönetmen ve senarist Ali Özgentürk, 80 yaşında aramızdan ayrıldı. Onu sadece filmleriyle değil, sinemaya kattığı derinlik ve insani bakışla hatırlayacağız.

1945 yılında Adana’da doğan Özgentürk, İstanbul Üniversitesi’nde felsefe ve sosyoloji eğitimi aldı. Sanat yolculuğuna tiyatro ile başladı; ardından sinemaya yönelerek Atıf Yılmaz ve Yılmaz Güney gibi ustaların yanında çalıştı. 1977’de Atıf Yılmaz’ın yönettiği Cengiz Aytmatov uyarlaması Selvi Boylum Al Yazmalım filminin senaryosunu kaleme aldı. “Sevgi emektir” cümlesiyle hafızalara kazınan film sinemamızın en güçlü aşk hikâyelerinden biri oldu.

1979’da ilk uzun metrajlı filmi “Hazal” ile yönetmenliğe adım attı. Film, Mannheim ve Prades gibi festivallerde ödüller kazandı; San Sebastián Film Festivali’nde “En İyi Yeni Yönetmen” ödülünü aldı. 1982 yapımı “At”, Cannes Film Festivali’nde gösterildi ve Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde Ozu Ödülü’nü kazandı. Film, bir baba-oğulun Avrupa’ya göç hikâyesi üzerinden sistem eleştirisi sunuyordu. 1985’te Orhan Kemal’in “Murtaza” romanından uyarladığı “Bekçi”, Venedik Film Festivali’nde yarışmaya seçilen ilk Türk filmi oldu. Film, otorite ve birey ilişkisini sorgulayan güçlü bir dramdır.

1987’de çektiği “Su da Yanar”, Nâzım Hikmet’in hayatını filme almak isteyen bir yönetmenin yaşadığı zorlukları anlatır. 1992 yapımı “Çıplak”, kadın kimliği ve beden politikaları üzerine cesur bir anlatı sunar. 1997’deki “Mektup” ve “Sır”, bireysel yalnızlık ve iletişimsizlik temalarını işler. 2000 yılında yönettiği “Balalayka”, üç kardeşin Karadeniz’den İstanbul’a uzanan yolculuğunu ve bu süreçte karşılaştıkları insan hikâyelerini anlatır. Filmin ilk aşamasında başroldeki Necati karakterini Kemal Sunal oynayacaktı. Fakat Sunal’ın filmin Trabzon’daki çekimlerine gitmek için bindiği uçakta kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yumdu.

2004’te çektiği “Kalbin Zamanı”, aşkın zaman içindeki değişimini işlerken; 2008 yapımı “Yengeç Oyunu”, Mısır’da geçen bir kadın hikâyesiyle dikkat çeker. 2011’deki son filmi “Görünmeyen”, aşk ve metafizik üzerine şiirsel bir anlatıdır.

Ali Özgentürk sinemasında insan ruhunun en kırılgan hâllerine mercek tuttu. Filmleri gösterişli değil, derindi. Büyük laflar etmeden büyük meseleleri sorguladı. Politikanın, sınıf çatışmasının, göçün, kadın olmanın ya da sevmenin içimize sinen yanlarını asla bağırmadan, usulca anlattı. Kamera onun elinde sadece bir göz değil, vicdanı yansıtan bir araç oldu.
Özgentürk’ün sineması, çağımızın iç sesi olarak hatırlanacak.

Tagged

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *