Kaybettiklerimiz: Lauren Bacall

haber

40’ların ve 50’lerin Hollywood’u için Ingrid Bergman, Grace Kelly, Marilyn Monroe, Audrey Hepburn ne idiyse Lauren Bacall da oydu. Bu aktrisler kadar ünlü, popüler ve yetenekliydi. Bugün 89 yaşında hayata veda eden, dönemin en güzel aktrislerinden olan, rahmetli Humphrey Bogart’ın eşi Lauren Bacall ölene dek sinemayla, filmlerle, dizilerle meşgul oldu. ’44’te kariyerine Howard Hawks imzalı “To Have and Have Not” filmiyle başlayan 1924 doğumlu aktris upuzun filmografisine birbirinden kaliteli filmler dahil etti, etkileyici bir karakter skalasını oluşturmayı da başardı. Bacall’ın kariyerinin en kaliteli filmleri arasında bir süre sonra evleneceği Bogart’la başrollerini paylaştıkları dört film mevcut: İlki yukarıda belirttiğimiz “To Have and Have Not” (filmi William Faulkner’ın Ernest Hemingway’in aynı adlı romanından uyarladığını belirtelim), sonra bu filmi sırayla takip eden gene Hawks imzalı, Philip Marlowe filmi “The Big Sleep”, Delmer Daves imzalı film-noir “Dark Passage” ve tek mekanda geçen, dört dörtlük filmlerden olan, John Huston’ın yönettiği “Key Largo”. Bu filmlerde arka arkaya başrol oynayan Bacall-Bogart ikilisi dönemin en gözde çiftlerinden olmayı da başarmışlardı. Sonra ikilinin sinemadaki yolları ayrıldı.
Lauren Bacall
Bacall bu ortaklıktan sonra dönemin diğer etkileyici ve önemli erkekleriyle rol aldı: Kirk Douglas’la başrolü paylaştığı, Michael Curtiz imzalı “Young Man with a Horn”, Clifton Webb’le başrolü paylaştığı “Woman’s World”, Gary Cooper’lı Curtiz filmi “Bright Leaf”, Charles Boyer’lı gerilim filmi “Confidential Agent”, usta yönetmen Vincent Minelli’nin yönettiği, Gregory Peck’in de rol aldığı “Designing Woman”, Rock Hudson’lı Douglas Sirk filmi “Written on the Wind”, dönemin en karizmatik aktörlerinden Paul Newman’ın başrolünü üstlendiği “Harper”, Albert Finney’nin başrolünü, Sidney Lumet’in yönetmenliğini üstlendiği “Murder on the Orient Express” (Agatha Christie’nin romanından uyarlanan filmde Ingrid Bergman yardımcı rolde döktürüp Oscar’a uzanmıştı), Tony Curtis-Natalie Wood’lu “Sex and the Single Girl”, James Garner’lı kötü film “The Fan”, ’55’te gösterilen John Wayne’li “Blood Alley”, Minelli imzalı, Richard Widmark-Charles Boyer’lı “The Cobweb” ve daha fazlası… Tabii “How to Marry a Millionaire ” filmini de es geçmeyelim. ’53’te çekilen bu romantik komedi filmi, milyoner insanlarla evlenmeye çalışan üç kadına odaklanır. Bacall başrolü Betty Grable ve Marilyn Monroe ile paylaşmıştı. Aktrisin Lars von Trier’in yönettiği “Dogville” ve “Manderlay” filmlerinde, Jonathan Glazer imzalı Nicole Kidman’lı “Birth”te de rol aldığını da belirtmek gerek.

Bu filmleri çeken, bu aktör ve yönetmenlerle çalışan Bacall etkileyici performanslar ortaya koysa da Akademi’nin gözüne girememiş. Aldığı onur ödülünü (ki bu ödülün zamanında Oscar verilmeyenlere verildiğini de hatırlatmalı) es geçersek Bacall, Akademi’den sadece bir adaylık alabilmiş. O da Barbra Streisand’ın yönettiği “The Mirror Has Two Faces”teki performansıydı. Bu filmde Jeff Bridges’in, Streisand’ın, George Segal’ın ve Pierce Brosnan’ın da rol aldıklarını belirtelim. Bacall bu filmdeki performansıyla BAFTA adaylığı ve Altın Küre adaylıkları da almıştı. Ne yazık ki aktrisin Altın Küre’de de es geçildiğini belirtmek gerek. Altın Küre de onur ödülü sayılan Cecille B. DeMille ödülünü ’93’te özür mahiyetinde ona teslim etmişti.

Ödül ve adaylıkları es geçelim iyisi mi… Gerçi gene de insan merak ediyor aktrisin Bogart’la başrolü paylaştığı dört filmdeki gerçekten etkileyici performansları nasıl es geçildi diye. Bence Bacall bilhassa “The Big Sleep”te kariyerinin en iyi performansını ortaya koymuştu. Bu filmde Vivian adındaki femme fatale görünümlü karaktere hayat veren Bacall hem çok iyi oynamış, hem de Bogart’la olan sahnelerinde izleyiciyi eğlendirmeyi de başarmıştı. Nitekim bu filmin elde ettiği başarıdan sonra yukarıda belirttiğimiz gibi ortaklıkları devam etmişti. Bacall, Robert Altman’ın yönettiği “HealtH” ve “Ready to Wear” filmlerinde de muazzam performanslar ortaya koymuştu. Bacall ve etkileyici bakışları hiçbir zaman unutulmayacak.

Tagged