15 Ekim 1894 günüydü. Fransa’nın Genelkurmay Karargâhı’nda görevli olan 25 yaşındaki Topçu Yüzbaşı Alfred Dreyfus tutuklanır. Suçu, Alman Askeri Ateşesi Schwartkoppen’e bazı gizli resmi bilgileri vermekti. Yahudi kökenli Yüzbaşı Dreyfus, Fransız kamuoyunun anti-semitik duygularının had safhada olmasının yol açtığı basın baskısı sonucu peşin olarak suçlu ilan edildi. Fransa’daki sağcı basın tam bir kara propagandaya başladı, tüm Yahudi topluluğunu suçladı. Dreyfus’un yetersiz kanıtları tartışılmadı bile. Basın kararını vermişti: Dreyfus suçludur. Basına ve halka kapalı yapılan duruşmada Dreyfus’un lehine olan deliller görmezden gelindi ve oybirliğiyle Dreyfus vatana ihanet suçundan müebbet hapse mahkum edildi. Cezasını çekmesi için Şeytan Adası’na götürüldü.
Bir süre sonra Binbaşı Georges Picquart, Dreyfus dosyasını tekrar açtı ve Dreyfus’un suçsuz olduğunu ortaya çıkardı. Mahkeme Picquart’ı dinlemedi. Ardından Picquart apar topar görevden alındı. Yıllar sonra Dreyfus’un davası yeniden görüldü, suçsuz bulundu, sökülen rütbeleri yeniden takıldı, üstüne kendisine bir adet nişan verildi, koltuğuna tekrar oturtuldu. Lakin Dreyfus on yıl geçmeden vefat etti. (Soner Yalçın’ın Samizdat’ından alıntılanmıştır)
İşte Roman Polanski de suçsuz yere müebbet hapse mahkum olmuş bu adamın yaşadıklarını perdeye taşımaya hazırlanıyor. Polanski The Ghost Writer’dan sonra tekrar politik gerilim türüne dönecek. Ayrıca The Pianist’ten sonra tekrar bir musevinin hayatını anlatmış olacak. Senaryoyu The Ghost Writer’ın senaristi Robert Harris kaleme aldı. Filmin çekimleri yılın sonlarına doğru başlayacak. Kadro hakkında henüz bir bilgi yok.