Bu konu hakkında binlerce sosyolojik yorum yapılır ama şu son günlerde yaşadıklarımızdan sonra tespit yapmak yeterli: Ülkemiz cahillerin bu kadar baskın olduğu bir dönem yaşamamıştı. 12 Eylül’le zirve yapan “Okuyup da solcu mu olacaksın?” paranoyası, sadece üniversiteleri değil, yurdun her yerini sardı yavaş yavaş… Son 30 yıldır müziğin, TV dizisinin, popüler sinemanın en kalitesizi üretildi ülkemizde… Tüketim toplumu yaratılırken, tüketilebilen sanat öne çıktı. Son 10 yılda ise iktidar öncesi hayatlarında sanattan nefret edenler başa geldi. Dogmalara inananların, hayatını dogmalarla yaşayanların sanattan nefret etmesi kadar normal bir durum yok zaten…
Tüm sanatlarda halka ve kitlelere ulaşmanın yolunun kaliteyi düşürmek olduğu beyinlere kazındı. Ertem Eğilmez, Atıf Yılmaz gibi örnekler varken, popüler sinema Kolpaçino’lara, İvedik’lere kaldı. Sinemada bireysel çabalar, bu işin inatla “eğlence” değil “sanat” olduğuna inanan yönetmenlerle aradabir iyi filmler izleyebildik. Sanat dallarının tümünde gerileme yaşanırken tek bir dal cahiliye devrinden uzak yaşadı. İzleyiciyle en samimi, en yüzyüze, en aracısız şekilde icra edildiği için tiyatro aslını inkar etmedi, edemedi. Dogmalara boyun eğmedi, devletten para alıyorlar diye iktidar yalakalığı yapmadı.
“Sanatta, tiyatroda özelleşme” tartışılırken, aptal aptal konuşanların örnek alması gereken bir sanat dalı oldu tiyatro… Kanlarında tiyatro dolaşan birçok insan, kendi sanat yaşamlarına sekte vurmasına rağmen dizilerde rol alıp, kazandıkları paraları tiyatroya taşıdılar. TV’lerde yerlerde sürünen kalite, tiyatrocuların sayesinde biraz yükseldi. Sadece oyunculuk değil, dekorundan kostümüne pek çok sanatçı yetiştirdi tiyatro salonları…
Tiyatronun yetiştirdiği en nadide isimlerden biri Cüneyt Türel oldu. Her yönüyle duruşuyla, tavrıyla, savunduğu değerlerle, yaşamıyla örnek bir isimdi hep… Oyunculuğunu izleyen genç yetenekler “Keşke ben de böyle bir oyuncu olsam” diye iç geçirdi, sesini, konuşmasındaki vurgularını duyanlar “Düzgün konuşmada standart bu” diye düşündüler. Sanatı ve sanatçıyı “Onlar elit, halktan uzak” diye eleştirenlerin yüzüne tokat gibi çarptı hep yaptıkları… Hayatı boyunca çalıştı, eğitti, örnek oldu, yarattı, oynadı, özgürce konuştu, mücadele etti, halkla birlikte büyüdü.
Cüneyt Türel, cahiliye devrinin takipçilerinin anlamadığı bir değer oldu. “Bu ülkenin tiyatroları bir Cüneyt Türel bile yetiştirdiyse görevini yapmıştır, her türlü desteği hak eder” diyemediler ardından…
Saltanat “Tiyatroya verilen destek kesile!” diye buyurdu bugünlerde… Halkı ezmedeki ustalıkları, yaptıkları salaklıklar, kurdukları harami saltanatı bu kadar malzeme çıkarırken, tiyatronun konu sıkıntısı çekmeyeceğini, hep yaşayacağını bilmeden!